Seçim Değerlendirmesi
Seçim öncesinde ittifak görüşmelerine katılmış olmak ve çoğu partiler ile üst düzey görüşmeler yapmakla bir takım görüş ve düşüncelerimiz daha da pekişmiş oldu. özet olarak diyebiliriz ki, "Türkiye Türklere bırakılmamış" .
Şimdi bu cümleden yaşadıklarımızdan bahsedelim. Neler görmedik ki, ittifak adına kilitlenen görüşmeler. Geniş tabanlı oluşan ittifakı bozma girişimleri. Seçimin sonucunu göremeyen ve gördüğü halde alternatif oluşturacak birlikteliklere destek vermeyenler. Siyaseti millet menfaatine değil de şahsi hesapları üzerine bina edenler ve daha niceleri...
Gelelim oluşan DP ve BTP ittifakına
Bu köşenin okuyucuları bilirler, BTP ilk günden itibaren egodan uzak sadece ve sadece vatan ve millet menfaatine olacak bir ittifak arayışında oldu. Kayıtsız ve şartsız olarak da DP ile seçim ittifakına girdi. İlk günler ortak protokoller oluşturuldu. Ortak çalışma programları üzerinde çalışıldı. Seçim sürecinin finansmanı planlandı.
DP Genel Merkezinde yapılan aday tanıtım programında çok büyük bir coşku vardı. Yurt çapında bütün demokratlar uyanmaya ve hareket etmeye başlamışlardı. Haydar Hocanın aynı coşkulu hitabeti ve taban üzerinde ki tesiri Bursa ve Trabzon programlarında da görüldü. Bu bazı güçleri ciddi anlamda rahatsız etmiş olacak ki, süreç birden bire ters yüz oldu.
Heyhat ki, DP verilen sözleri yerine getirmedi. Her defasına oyalama taktiği uygulandı.
Hazırlanan reklam filmleri gösterime girmedi. İllerde billboardlara reklam afişleri girilmedi.
Birlikte görüntü vermekten, miting yapmaktan ısrarla kaçıldı. İttifak olmanın sinerjisi sürekli engellendi. Bütün bu anlattıklarım illerdeki partililer ve seçmenin gözü önünde cereyan etmiştir. önceki seçimde kongre sürecinde sabote edilen Demokrat Parti, şimdi ki seçim sürecinde tekrar sabote ediliyordu. Hem de tertemiz ve geçmişine hasretle bakan, gelecek adına özlem duyan bir demokrat kitlenin vebalini alma pahasına.
Burada belirtmek gerekir, yönetimi elinde bulunduran DP Genel Başkanı Sayın Namık Kemal Zeybek ve çekirdek kadrosuyla defaten yapılan vicahi ve gıyabi hiçbir görüşmeden müspet sonuç alınamadı. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyin ısrarla vurguladığı soru şu idi: bizim bu ittifaktaki hukukumuz nedir? öyle ya, misafir miyiz, ev sahibi miyiz yoksa hiçbir şey miyiz? İşte en temel bu sorunun bile cevabı bize verilmedi. Haydar Baş Bey bu sabote hareketinin ardındaki gayeyi tespit etmişlerdi. Hedef iki partili bir meclis oluşturmaktı. DP yi baraj altından bırakmak yetmiyormuş gibi MHP'yi de barajın altına çekmeye çalışıyorlardı. Sayın Zeybek yılların siyasetçisi olmasına rağmen MHP ye muhalefeti seçim stratejisinin esası haline getirmişti. Ne zaman görülmüş ki, muhalefete karşı muhalefet ederek seçim kazanmak.
BTP kadroları ahde vefa gereği milletimize karşı verilen ittifak söze sadık kaldılar. 81 ilde yapılan çalışmalar çilekeş BTP'liler üzerinden yapılıyordu. DP'nin samimi tabanı BTP'liler ile kenetleniyordu, ama DP Genel Merkezinin desteği ve estireceği kararlı rüzgâr olmayınca bu da yeterli olmuyordu.
Alternatifi olmayan bir parti olarak seçime girdi AKP. İstikrar sürsün vurgusu, algı yönetimi ile birleşince adeta vatandaş tehdit edildi. İstikrar, ABD'nin Avrupa'nın öngördüğü yönetimin devam etmesiydi. Yabancılara ait ve ne zaman gideceği belli olmayan sıcak paranın gidebileceği tehdidi idi. Bizzat devletin kaderini yaşayan borcu borçla çevirme tarzının devam etmesiydi istikrardan kastedilen. Seçim sürecinde insanların para, mevki, makam vs. beklentileri yönetilerek iradelerine ipotek kondu.
Evet, bir seçim daha bitti ve seçim sonucu bir öncekinden çok da farklı sonuçlanmadı. Bir önceki dönemde ki yandan çarklı yönetim anlayışı aynen devam edecek hem de yeni bir perdesi açılacak şekilde. Ne diyelim Allah milletimizi ve devletimizi korusun.