Seçim sonrası faiz yönetiminde ne değişecek?
Seçimlerin normal tarihi 3 Kasım 2019 olmasına rağmen yıldırım bir seçimle seçimlere daha bir buçuk yıl kalmasına rağmen 24 Haziran 2018 yapılan seçim niçin aceleye getirildi.
Bunun birçok sebebi var. Ancak Ak Parti’ye göre ekonomik krizden kurtulmak idi bu seçim yapıldı. Denebilir ki, Kanun Hükmünde Kararname dâhil tüm yetkilerin emrine amade olduğu AKP'nin Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan ne istedi de, yapamadı.
Erdoğan’ın seçim öncesi ekonomi yönetimi ile ilgili serzenişlerine şahit olmuştuk. Erdoğan enflasyonun yükselmesi karşısında, enflasyonu düşürmek için faizin düşmesi gerektiğini ifade etmeye başlamıştı. Ana sebebin faiz olduğunu ve faizin bütün kötülüklerin anası olduğunu ifade ediyordu. Şu kadar yıllık iktidarından sonra sanki faizi yeni tespit etmiş gibi konuşmaya başlamıştı. Merkez Bankası'na ve para yönetimi ile sorumlu bakanlarına faizi düşürün talimatı veriyordu. Yetmedi vatandaşa çağrı yapıp, elinizdeki dövizi, altını bozdurun TL’ye geçin demişti.
Bütün bu teşebbüslerine rağmen enflasyon bir türlü düşmedi. Aslında sorumlu Merkez Bankası'nın veya para yöneten bakanlıkların faiz oranlarını aşağı çekmesi de mümkün değildi. Vatandaşın yastık altındaki altınını ve cebindeki dolarını, eurosunu TL'yi çevirmesi de çözüm değildi.
Oynamasını bilmeyen gelin misali, yerim dar deyip duran sayın Erdoğan’ın göremediği bir konu vardı.
Elbette faiz bütün kötülüklerin anasıdır. Ancak hükümetin takip ettiği liberal ekonomi sistemine göre faiz vazgeçilmez bir unsurdur. Hatta faizin düşürülmesi konusundaki hükümet gündemi yurt dışından yurtiçine gelen sıcak para akışını da etkiledi. Borç alınan sıcak para gelmeyince de ekonomide dengeler daha da bozuldu, kurun ateşi yükseldi. Erdoğan’a göre Merkez Bankası ve devletin bakanları onu dinlemediği için sorunlar yaşanıyordu.
Erdoğan’a göre yürütme yetkisi de aldığı zaman artık önünde hiçbir engel kalmayacaktı. Evet, seçimler yapıldı ve tırpanlanmış da olsa yetki yeniden Erdoğan’a verildi. İşte tam da şimdi artık hiçbir mazereti olmadan Erdoğan görücüye çıkmış oluyor.
Ancak şu iyi bilinmeli ki, liberal ekonomik sistem devam ettiği müddetçe faiz oranlarının düşmesi de mümkün değil, enflasyonun da düşmesi mümkün değildir. Sıcak paraya olan ihtiyacın da bitmesi de mümkün değildir; hatta bağımsız olmak da mümkün değildir.
0 faiz mi olsun istiyorsunuz, enflasyonun düşmesini mi istiyorsunuz, ülkenin bağımsız olmasını isteniyorsunuz, dövizin boyunduruğundan, sıcak paraya olan bağımlılıktan kurtulmak mı istiyorsunuz? Bunun bir tek çözümü vardır, O da Prof. Dr. Haydar Baş Hocaya ait olan Milli Ekonomi Modelinin (MEM) uygulanmasıdır.
2005 yılında MEM kongresinde gelen Prof. Dr. Victor Mini'nin dediği gibi sadece ülkemizin değil dünyanın ekonomik sorunlarına çözüm, Haydar Baş hocanın dizinin dibine gelmek onun etrafında yer almakla mümkün olacaktır.