Seçmen, Stockholm Sendromu Yaşıyor (1)
Hafta sonu Yalova’daydım. Yeni Mesaj gazetesinin düzenlemiş olduğu panel serisi kapsamında kırsal kesimde yaşayan insanlarla hasbihâl ettik. Daha çok kahvehaneleri seçtik, çünkü orada insanlar toplu halde bulunuyorlar.
Konuşmalarımızda ülkemizin içine düştüğü vahim tabloyu, delilleriyle ortaya koyduk. Ekonomi ve doların yükselişi, açılım süreci ve terör, işsizlik ve istihdam başta olmak üzere dini ve milli birçok konuyu gündem ettik.
Özellikle tarım kesimi oldukları için, ülkemizde tarım ve hayvancılığının içine düştüğü amansız durumu karşılıklı olarak hasbihâl ettik.
…
Gelelim yorumlara…
Halkın durumu hiç de iyi değil, maddi olarak da moral olarak da çökmüş vaziyette. Haydar Baş hoca ve kadrosu takdir ediliyor; özellikle Haydar hocanın, Rusya Duma meclisindeki konuşması ve Rusya’nın Milli Ekonomi modelini uygulaması, dünyanın bütün tehditlerine karşı dimdik ayakta durması vatandaş tarafından biliniyor.
Fakat ilginçtir, iş oy vermeye gelince fikrimize katılan bu kalabalıklar oylarını bugüne kadar BTP’ye vermediler. Halkın çoğunlukla kabul ettiği BTP’nin oy potansiyelinin yüksek olduğu. Bu potansiyelin niçin sandığa yansımadığını arkadaşlarımızla istişare ettik.
…
Psikiyatrist bir dostumun tespiti oldukça ilgimi çekti.
Dedi ki; ülkemiz seçmeni ‘Stockholm Sendromu’ yaşıyor. Bir başka ifade ile travma yapana bağlanma süreci yaşanıyor. Bu sendromda, insanlar üzerinde oluşturulan sürekli baskı, gerilim, mağduriyet sonucu, kurbanlar saldırganla özdeşleşme sürecine giriyor.
Dikkat edin! Her seçim sonrasında seçmenlerle konuştuğunuzda pek çok kimsenin attığı oya sahip çıkmadığını gördük. Alım gücü azalan, işini gücünü kaybeden, güvenlik konusunda endişeleri diz boyu olan bir halk nasıl oluyor da kendisini bu hale getiren partiye yeşil ışık yakabilir.
…
Peki bu sendromdan halk nasıl kurtulur; bu konuda toplum bilimci ve psikiyatristlerin önerilerini aldım, onu da yarın aktaralım…