Şenol Güneş dönemi bitti mi?
Futbolu çok yakından takip etmeyenler bile, milli takım söz konusu olunca heyecan yaşamaya başladı. 2 haftadır ekran başındayız. Bir futbol şöleni söz konusu. Seyir keyfi de var. Maçlara bakıldığında en çok dikkat çeken oyunların takım halinde oynamaları ve uyguladıkları teknik.
Avrupa futbol şampiyonası EURO 2020 A Grubundaki maçlar nihayet buldu.
Ülke olarak içimiz ezildi. Beklentimiz yüksekti, millet olarak iyi destek de verilmişti. Maalesef ülkemiz bu turnuvadan elendi. Önümüzde dünya kupası yolculuğu var. Şayet yaşadıklarımızdan ders çıkartabilirsek başarı elbette çok uzak değildir.
Tek tek bakıldığında bizim oyuncuların her biri rüştünü ispatlamış futbolcular. Liverpool’dan Ozan Kabak, Leicester City’den Çağlar Söyüncü ve Cengiz Ünder, West Bromwich Albion’dan Okay Yokuşlu, şampiyon Lille’den Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı, Mehmet Zeki Çelik. Merih Demiral, Uğurcan Çakır, Altay Bayındır ve Ozan Tufan, Milan’dan Hakan Çalhanoğlu ve bütün olumsuzluklara rağmen özellikle İsviçre maçının son dakikasına kadar dur durak bilmeyen Mert Müldür.
Yıldızlar karması diyebileceğimiz kalitede bir oyuncu kadrosu var. Daha önce katıldığımız yarı final oynadığımız 2002 Dünya kupası ve tur atladığımız 2008 Avrupa şampiyonası dönemlerine göre takımımız bugün daha güçlü.
Üstelik futbolculara verilen teşvikler de parmak ısırtacak cinsten idi.
Başarısızlığın gerekçesi diye takımımızın tecrübesiz ve genç bir kadro olduğu konuşuldu. Bu sadece bir algıdan ibarettir. Bir kere oyuncularımız dünya futbolunu tanıyor ve uluslararası takımlarda oynuyorlar.
Oynanan 3 maçın 2'si Azerbaycan'da oynandı. Bu bizim için büyük bir fırsattı. Özellikle ülkemizde moral motivasyon çok önemli. En iyi futbolcuya sen bir şey yapamazsın dediğinizde kilitlenir sen çok iş yaparsın dendiğinde beklenenden daha yüksek verim elde edilebilir. Bakü Olimpiyat Stadında on binler Türkiye! Türkiye! diye tempo tuttular. Bu bizim için büyük bir avantajdı.
Özgüven kaybı suçlanıyor. Bir kere futbol aynı zamanda bir fizik, bir matematiktir. Kaybedilen özgüven elbet yeniden kazanılır. Önceki yıllarda Türkler hakkında yabancı basında "Türkler otobüse binmeden maç kazanılmış sayılmaz" sözü bile bizim her halükarda ayağa ve atağa kalkabileceğimizi göstermektedir.
Takımın kondisyonu fena değildi. Başarısızlığı fiziki eksikliğe bağlamak yanlış olur. Çünkü bu bir saldırı ve savunma sporu değil. Dikkat edilirse takımın patronuna “teknik adam” deniyor. Burada nasıl bir adam isteniyor; teknik adam. Teknikte ve taktikle zirve olmak gerek.
Oysa teknik de, taktik de yetersizdi. Takımın zaafları bilinence de rakip takımların işi çok kolay oldu.
Futbolcular kendi adlarına futbolu zirveye çıkartacak güçte idi. Ancak hoca onları oynatamadı. Futbolcuların alicenap tavırları ve suçu kendi üstlerine almaları, teknikteki yetersizliği organizasyondaki hataları örtmez.
İletişimin zirve yaptığı, yapay zekânın hayatın her sahasına girdiği bir dönem yaşıyoruz. Şenol Güneş geçmişte elbette başarılar göstermiştir. Ancak Şenol hocanın döneminin bittiğini artık kabul etmek gerek.