Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
2023 yılına girmiş olduk. İyi bir yıl olması temennisi ile başlamak isterim. Bunun için elbette geçmişten ders çıkarmak gerekiyor, yani 2022 yılında yaşananlardan ders çıkartırsak 2023 yılı verimli bir yıl olacaktır.
Twitter’da bir anket yaptım. Size göre 2022 yılında ülkemizin çözülemeyen en büyük sorunu hangisidir şeklindeki soruya seçenek olarak hayat pahalılığı/ mülteci sorunu/ güvenlik/ eğitim maddelerini ekledim. Anket sonucuna göre hayat pahalılığı %65 açık ara ile önde oldu. Bunu mülteci sorunu %22 ile, eğitim %11 ile güvenlik %3 ile takip etti. Oy sayısı artmasına rağmen artık sonuç bu civarda sabitlendi. Twitter de epey kişi görüş bildirmişler. Biri değil hepsi diyenler çoğunlukta, farklı sorunları ekleyenler de var, mesela adalet.
İkinci adım olarak geçmişe dönük araştırma yaptım. Hangi yılda hangi sorunlar ön plana çıkmış diye. Görülen, bu sorunlar üç aşağı beş yukarı değişmeden bugüne kadar gelmiş. Yani bu yaşanan sorunlar müzmin, kronik bir karakter kazanmış durumda.
Bir adım daha atarak peki çözüm olarak ne yapılmış diye araştırdım. 1991 yılına ait olan bir video izledim. O tarihte ülkemizde bir genel seçim vardır ve seçime katılacak siyasi partilerin genel başkanları bir masa başında sorulara cevap veriyorlar. İlk soru o günün en büyük sorunu kabul edilen meselesi ile ilgili. Soru şu, enflasyonu, hayat pahalılığını nasıl çözeceksiniz.
Spiker herkese tek tek soruyor onlar anlatıyorlar. Geçen zaman zarfında anlattıklarını yapmışlar ancak enflasyon azalmamış bilakis artmış durumda. Bir kere, dün de bugün de teşhisi yanlış koyuyorlar. Talep enflasyonunu tarif ediyor, buna göre yol haritası çiziyorlar. Bunun adına da acı reçete diyorlar. Şu kadar bekleyin, bir dönem daha bize fırsat verin diye algıya dönük konuşuyorlar.
Evet, değişen hiçbir şey yok o günden bugüne sorunlar aynı kalmış, değişen sadece şahıslar. Çok enteresan ikinci olarak güvenliği soruyorlar, güvenliği nasıl sağlayacaksınız diye soruyorlar. Sıralama değişse de sorunlar değişmiyor. Sorunların kronikleşmiş olması bugüne kadar çözümün olmadığını da gösteriyor. Kitap fuarlarına gidiyorum. Yeni şeyler söylenmiş mi diye maalesef hayır. Hep eskinin farklı açılarla tekrarı şeklinde.
O halde "şimdi yeni şeyler söylemek lazım" aksi halde sorunlar artarak bunun tetiklediği yeni yeni sorunların eklenmesiyle devam edecek.
Gelelim işin çözümüne yani yeni şeyler söylemeye…
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız enflasyonun teşhisini ve çözümünü yeni bir söz ile ortaya koymuştur.
Enflasyon bir matematiktir sorunun tarifi de çözümü de bir hesap netliği ile ortaya konmalı ve anlaşılmalıdır.
Bir kere ortada talebe bağlı bir enflasyon yok, maliyete bağlı bir enflasyon vardır.
Bugün neyi arıyoruz da bulamıyoruz. Ne istersek pazarda, markette mevcut. Hatta gitmenize de gerek yok, dünyanın neresinden isterseniz internet üzerinden siparişinizini verebilirsiniz kapınıza kadar da getirirler.
Yaşanan pahalılığın sebebi, o ürünün maliyetini etkileyen unsurların fiyatının yüksek olmasından kaynaklanıyor. Yol, su, elektrik, vergi, kira, ulaşım, lojistik bu kalemler arttırılabilir. Bu unsurların fiyatı yüksek olduğu müddetçe ürünün fiyatı düşmeyecektir. O halde tek tek bu kalemlerin fiyatını aşağı çekecek kapsamlı bir projeye ihtiyaç vardır.
Teşhis konamadığı için bugüne kadar her şey birbirine karıştırılmıştır. Çözüm zor değildir.
Vatandaşın cebinde para olması lazım. Bunlar mümkündür.
Yeter ki Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modelini (MEM) Sosyal Devlet Milli Devlet projesini uygulayalım.
MEM tüketim eksenli bir model olarak önce tüketicinin cebine para koyar.
Böylece sosyal devlet de yaşanmış olur. Devlet babalık yapar, vatandaş mutlu olur.
Vatandaş para harcadıkça piyasada hareket olur, istihdam artar,