Siyasi Liderlere Yönelik Yargılamalar

Siyasi Liderlere Yönelik Yargılamalar

Bugün ülkemizde ve bölgemizde yaşadığımız gelişmelere büyük resimden baktığımızda planın Büyük Ortadoğu Projesi olduğu açıkça görülmektedir. Bu proje, Amerika’nın emperyalist hedeflerinin hayata geçirilmesidir. BOP kapsamında yıkılmadık ülke kalmamıştır: Irak, Libya, Mısır, Tunus, Yemen, Suriye... Geriye sadece iki ülke kalmıştır: Türkiye ve İran. Projenin bu aşamadaki temel hedefi, Türkiye ile İran’ı çatıştırmaktır. Mezhep farklılıkları üzerinden bir çatışma zemini hazırlanmaktadır. Türkiye’nin Sünni dünyanın lideri, İran’ın ise Şii dünyanın lideri olarak konumlandırılmasıyla bir "mezhep savaşı" planlanmaktadır. Bu plan son derece nettir ve bu çatışma ortamını körükleyenler bellidir. Sakın bu olmaz demeyin, bir gün öncesine kadar yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen Erdoğan- Esad kardeşliğinin ertesi gün nasıl ters yüz olduğunu hatırlayalım. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, yıllarca bu tehlikenin altını çizmiş ve çözüm yolunu göstermiştir: Ehl-i Beyt paydasında buluşmak. Bu yaklaşım, mezhep farklılıklarını bir ayrılık değil, bir zenginlik olarak görmeyi öğretir. Eğer bu noktada birleşebilirsek, emperyalist güçlerin oyunlarını boşa çıkarabiliriz.

Bir ve beraber olmamız gereken şu günlerde sosyal, siyasi ve kültürel tansiyon artıyor. Türkiye’de son dönemde siyasilere yönelik yasaklamalar ve tutuklamalara şahit oluyoruz. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’a adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı kondu. Ardından Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandı. Görülen o ki bu süreç devam edecek. Bu tür uygulamalar, çoğunlukla iktidarın muhalefeti baskı altına alma girişimi olarak değerlendiriliyor. İfade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma hakkı gibi temel hakların ihlal edilmesi ise demokratik süreçlere ciddi zarar vermektedir. Özellikle, siyasi yasaklar ve gözaltılar toplumdaki kutuplaşmayı daha da derinleştirirken, siyasi istikrarı tehdit etmektedir. Bu durum, yalnızca iç siyasette değil, uluslararası arenada da Türkiye’nin insan hakları konusundaki karnesini olumsuz etkilemektedir. Türkiye’nin demokratik değerlerine zarar veren bu gelişmeler, gelecekte daha büyük sorunlara yol açacaktır.

Hükümetler halka rağmen birtakım sözler verebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, millet istediği zaman kendisine hizmet etmeyenleri sırtından atacak güce sahiptir. Türkiye’de din, dinci görünümlü düşüncelerle tahrip edilmeye çalışılmıştır. Aynı şekilde, milliyetçilik de milliyetçi geçinen partiler tarafından yıpratılmıştır. Millet olarak bu oyunlara meydan vermemeli, tarihimizden ve tecrübelerimizden ders çıkararak hareket etmeliyiz. Şurası çok net Başka Türkiye yok. Bizim sığınacağımız başka bir ülke ve başka bir toprak yok. Namusumuzu, şerefimizi ve bağımsızlığımızı yalnızca bu topraklarda koruyabilir ve sürdürebiliriz. Bugün uyanık olmaz, gerçekleri görmezsek yarın çok geç olabilir. Geçmişte yaşadıklarımızı hatırlayarak, milletimizin gücüne güvenerek hareket etmeliyiz. 
Unutmayalım, bu topraklar kolay kazanılmadı ve kolay kaybedilmeyecek. Bizim kurtuluşumuz bu topraklara, bu millete ve milli değerlere sımsıkı sarılmakla mümkündür.