Siyasi tercihler mont paralarını bile belirliyor
Seçimler yaklaştıkça siyasetin nabzı daha hızlı atmaya başladı. Tavır ve davranışlar konusunda iki yaklaşım var. Birincisi popülist söylemler ile algı yönetenler, diğeri ise dün ne dediyse bugün de aynı söylem ile çözümü konuşanlar.
İktidar cephesi algı yönetme konusunda son derece mahir. Durumu yardımlar ile idare etmeye çalışıyor. Yönetemediği ekonomi politikaları sonucu enflasyon dörtnala koşuyor. Enflasyonu durduramayan iktidar geçici bir çözüm ile sabit gelirlinin gelirini arttırmayı, ihtiyaç sahiplerine ise yardım dağıtmayı deniyor. Her attığı adımda toplumun ekonomik ve sosyal dengeleri ile oynuyor. Makro ve mikro ekonomik göstergelere bakıldığında gidişat net olarak görülmektedir. Ülkemiz ekonomisi her geçen gün daha kötüye gitmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelir seviyesi belli bir rakamın altında kalan vatandaşlarımıza koruyucu önleyici tarzda destek olacak yeni programlar geliştirdik derken bile, 20 yılı aşkın iktidarlarına rağmen bir yardım açıklaması yapmak zarureti hissediyor. Ancak bu bütçe ile bu gayri safi milli hasıla ile bu mümkün değildir. Bir açığı kapatsa diğer önemli bir yer açık kalmaktadır. Önümüzde kış ayları var. Hane halklarının masraflarının artacağı bu aylarda açık daha çok artacak yoksulluğun soğuk yüzü kendisini daha çok gösterecektir.
Maliyetlerin artması sonucu esnaf ayakta kalabilmek için ürün fiyatını arttırmak zorunda kaldı. Fakat vatandaşta bunu ödeyecek güç olmayınca alışveriş azaldı. Bunun üzerine azımsanmayacak oranda mağazalar kapanmaya başladı. Bir tarafta da zaruri olan alışveriş kalemleri var. İşte bunun üzerine alışverişler dünden daha çok taksitli yapılmaya başlandı.
Kışın kendini hissettirdiği günümüzde mont ve kaban ihtiyacı ön plana çıktı. Geçtiğimiz yıl 300 TL olan sıradan bir montun fiyatı bu sene 800 TL ila 1000 TL arasında değişiyor. Kredi kartının tanıdığı taksit imkânı da yetmeyince bu defa bazı alışveriş siteleri bankalarla anlaşarak, 36 aya varan taksit ile alışveriş yapmaya başladı. Bu şu anlama geliyor. Vatandaş gelecek olan 36 ayını ipotek altına alıyor. Ekonominin dengeleri öyle bir bozuluyor ki, adeta tavuk yumurtalarını doğurmadan yumurtalara el konuluyor. Bu sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik de bir sorundur. Bütün bu yaşanan sorunları çözme adına yönetimi elinde bulunduran hükümet başarılı olamamıştır. Sebep ne olursa olsun, sonuç bu olunca geldiği gibi gitmesini de bilmelidir. Ancak hükümet gitmeme adına bütün algı argümanlarını sonuna kadar kullanmaktadır.
Acil olarak çözüme ihtiyaç vardır. Çözümün yolu kendi siyasetimiz ile işin üstesinden gelmektir. Bir başka ülkenin bizim derdimize derman olması beklenemez. Şu veya bu devletin peyki olarak sorunlar çözülemez. Dünyada kaynak paylaşım kavgasının hız kazandığı şu dönemde güçlü olmak, gücün kaynağı da biz olmaktan başka çözümümüz yoktur. Bugün sahada görülen Sayın Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisinin (BTP) halk nezdindeki artan karşılığının sebebi tam da budur. 21. kuruluş yılını geride bırakan BTP, ülkemizin kronik sorunlarını çözmek üzere siyaset yapmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet Projesi, Ehl-i Beyt ve eşit yurttaşlık ve toplumsal birlik projesi, Atatürk'ün izinden yürümek, Cumhuriyete sahip çıkmak konusundaki ısrarlı yürüyüşleri ile milletin gönlündeki sevgi artık desteğe dönüşmeye başlamıştır. Seçimlerde bir tek oyun bile ne kadar önemli olduğu her defasında ispatlanmıştır. BTP'ye olan destek artık anketlerde çok açık şekilde görülmektedir. Küçük olsun benim olsun mu denecek yoksa önce vatan denilip oy çoğunluğuna göre mi hareket edilecek siyasiler bunun hesabını verecek şekilde hareket etmelidir.
Şu iyi bilinsin ki büyük parti küçük parti diye bir sınıflama yanıltıcıdır. Oylar emanettir ve hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir. Her bir parti tarihin verdiği sorumluluğu idrak etmelidir. Unutulmaması gereken vermesini bilen gerektiğinde almasını da bilecektir.