Sn. Kılıçdaroğlu seccadeye bastı, peki Sn. Erdoğan neye bastı?
Seçimin arefesinde ülkemizin pürmelalini görmek için güncel iki konuyu değerlendirelim.
Birincisi mart ayı enflasyonu açıklandı. TÜİK, ENAG, İTO muhtelif enflasyon rakamları var. Özellikle hükümetin kontrolündeki TÜİK ile akademisyenlerin açıkladığı ENAG rakamları arasında uçurum var. Enflasyon gibi hayati bir konudaki bu kadar farklı rakamların sebebi belli. Açıktan bir algı yönetimi yapılıyor. Algı yönetimi suyu ateş, ateşi su gibi göstermektir. Bir başka ifade ile bu kadar yokluk içinde adeta yalancı cennet varmış gibi gösterilmektedir. Bu aldatılmaktan kurtulmak için sağlam ölçü sahibi olmak gerekir.
Gelelim rakamlara Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'e göre tüketici fiyatları mart ayında %2.29 arttı, yıllık bazda %50.51 oldu. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)'a göre ise mart ayında enflasyon %5.8 arttı. Yıllık enflasyon ise %112.51 oldu. İkisinin arasındaki farka bakar mısınız? Aralarında 2 kattan fazla fark var. Virgülden önceki rakamlara bakalım, biri 50 diğeri 112 bu nasıl bir hesap insanımız neye inanacak. Öyle bir hale gelindi ki, muhtaç ve karın tokluğu vaadi ile yönetilen insanlar topluluğu ortaya çıkmış oldu.
Enflasyon gemi azıya almış vaziyette koşuyor. Hükümetin icraatları enflasyonun hızını daha da arttırıyor. Kuş bakışı ile ülkemizin durumuna baktığımızda tablo daha net olarak görülmektedir. Türkiye fakirleşiyor, insanımız fakirleşiyor ama buna sebep olanlar kılıfını da hazırlamışlar adeta etrafa mutluluk hormonu enjekte ediyorlar. Dünyadaki enflasyon sıralamasında Türkiye’nin yerini merak ettiniz mi acaba?
IMF ve Dünya Bankası enflasyon verilerine göre TL'nin son dönemde uğradığı değer kaybı sonucu dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip 5. ülke sırasına yerleşti. Bu sıralamada dipteki 10 ülke ve enflasyon rakamları şunlar:
1. Venezuela: %5000.0 / 2.Lübnan:%224.0 / 3.Sudan:%195.0 / 4.Zimbabve:%92.0 / 5.Türkiye:%73.5 / 6. Surinam:%54.0 / 7.Arjantin:%50.0 / 8.Yemen:%40.0 / 9.İran:%39.0 / 10. Etiyopya:%25.0
Ülkelere dikkat eder misiniz, çoğumuzun ismini bile duymadığı ülkelerle aynı ligdeyiz. Yine dikkat edilecek olunursa bu ülkeler ya savaş halinde veya ambargo altında olan ülkeler.
Peki milletimiz nasıl uyutuluyor?
İşte tam burada din istismarı devreye giriyor. Aziz milletimizin temiz ve saf duyguları ile oynanıyor. Son günlerde bir seccade hadisesi ile kamuoyu meşgul edilmiş durumda. Sn. Kılıçdaroğlu bir iftar sonrasında seccadenin üzerine basarken fotoğraf çektirmiş. Her geçen gün de yeni resim kareleri servis ediliyor. Şimdi ihtimalleri sıralayalım. Kılıçdaroğlu bilinçli olarak basmış olabilir, Kılıçdaroğlu yanlışlıkla basmış olabilir, Kılıçdaroğlu birileri tarafından tuzağa düşürülmüş olabilir.
Sebep ne olursa olsun yapılan yanlıştır. Burada yanlış Kılıçdaroğlu kadar danışmanlarını ve ekibini de bağlar. Bu yanlışa müsaade edilmemesi gerekirdi. Hadise duyulur duyulmaz Sn. Kılıçdaroğlu bir açıklama yaparak üzüntüsünü dile getirdi ve özür diledi.
Hükümet bunu ağzına pelesenk etti hatta mitinglere bile seccade ile çıkmaya başladılar. Madem sayın hükümet dini konularda bu kadar hassas gelin bir, iki sorgulama yapalım.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bu yanlış kendini bağlar, Kılıçdaroğlu kalkıp ey millet seccadeye basacaksınız, ey millet fotoğraf çektirirken mutlaka ayağınızın altında seccade olacak demiyor. Buraya iyi dikkat etmek gerek. Ama sayın hükümet ne yapmış birkaç icraatlarını hatırlatalım.
AB mevzuatına uygun Türk Gıda Kodeksi'nde domuz eti satılabilir kasaplık et olmuş, satışı serbest bırakılmıştır. Bizim milletimiz bu konuda hassastır. Domuza hınzır der, pis ve murdar kabul eder. Dolayısıyla onu kesen bıçak da onun içine konan tabak ve tava da murdardır onun için. Peki bu kasap dükkânının durumu nedir?
Din dersi kitaplarından Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmı olan "Muhammedün Resulullah" çıkarılmıştır. İçişleri Bakanlığı'nın 2006 yılındaki 2227 sayılı kararı ile nüfus kâğıtlarından 'dini İslam' ibaresi kaldırılmıştır. "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resulullah." Birisini söyleyip birisini söylemezse iman etmiş olmaz. Muhammed Aleyhisselâm'a inanmayan kişi müslüman sayılmaz. Dolayısıyla milletin doğrudan imanı ile oynanmaktadır.
İmar Kanunu'nda yapılan değişiklikle "cami" ifadesi "ibadethane" olarak değiştirilmiştir. Bundan sonra mahalle aralarında 70 bin kilise evi açılmıştır. Üstelik bir tane hıristiyan kişinin yaşamadığı yerlere bile açılan kilise evleriyle toplumun inanç dokusuyla ve temelleriyle oynanmıştır.
AKP döneminde 2005'de yapılan TCK değişikliği ile zina suç olmaktan çıkarılmıştır. Bir toplumun güçlü olması aile yapısının sağlam olması ile yakından ilgilidir. Zinanın suç olmaktan çıkarılması ile aile yapısı zarar görmüştür.
Her fırsatta dini istismara başvuran iktidarın sicilinde akla ve vicdana zarar pek çok icraat vardır.
Şimdi gelelim temel soruya, Sn. hükümet olsun, Sn. Erdoğan olsun yıllardan beri yapılan bu kadar ikaza rağmen ne yaptıklarından vazgeçmiş ne de özür dilemiştir.
Sayın hükümet milletin dini inançları ile oynamaktan vazgeçsin, insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve adalet konularındaki başarısızlığını, yol açtığı enflasyon, iş ve aş sorununu, Suriyeli mültecilerin kaotik halini, Türkiye'nin uluslararası arenada nasıl güç kaybettiğini, deprem, güvenli çevre politikalarında sınıfta kalışını, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi kamu hizmetlerinde neden başarısız olduğunun ve daha nice sorunların hesabını versin.