Srebrenitsa’yı unutmayalım!
Dış politikada artan bir şekilde Türkiye yalnızlaşıyor. Birlikte yola çıkılan, yol esnasında ortak hareket edilen ülkeler bir anda askerimizi ve ülkemizi abluka altına almanın hesabı içine girmiş durumda.
Bir tarihi hakikati her birlikte hatırlayalım.
Yıl 1995
Bosna savaşı bütün şiddeti ile devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Srebrenitza’yı güvenli bölge olarak ilan eder. Güvenliği temin etmek için de Hollanda barış gücüne görev verir. Savaş öncesi 24 bin civarında olan Srebrenitza'nın nüfusu, güvenli bölge ilan edildikten sonra 60 bin civarına ulaşır. Nasıl olsa güvenli bir bölge oldu diye Müslümanların elinden silahları toplanır. Müslüman Boşnaklar korunmasız hale getirildikten sonra, Hollanda askeri gücü bölgeyi terk eder. Sırplar ise, içinde kadın erkek, çoluk çocuk 10 bin kişiyi esir alır. Bu insanları 5 gün boyunca işkenceyle ölüme tabi tutar. Bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu katliamda, tam 8372 kişi şehit edilir. Sonrası da ilginçtir, Hollandalılar, Lahey adalet divanında aklanırlar. Ancak sonradan basına yansıyan bir resimde Hollandalı komutana Sırplar tarafından plaket verilir. Sırbistan da bu yaşananlardan sorumlu tutulmaz. Soykırım olarak kabul edilen bu katliam sanki şahsi bir olay gibi değerlendirilir.
Emperyalist batının Müslümanlara bakışını en iyi anlatan tarihi vesikalardan birisi bu vakıadır. Ellerine fırsat geçtiği zaman yapacakları bellidir.
Tarihimizde bu tarz gelişmeler yok değil. Tarih tekerrür mü ediyor diye sormadan edemiyoruz, ancak Mehmet Akif'in "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" cevabı da ikaz olarak karşımıza çıkıyor.
Yapılması gereken milli siyasetimizi oluştururken diplomasinin kurallarını da iyi kullanmak gerekir. Öncelikle devlet ve millet olarak biz, biz olmalıyız. Bizim milli menfaatlerimizin gereğini yerine getirmeliyiz.
Aksi halde hiç beklenmedik bir anda hem de sözlerinin hilafına bir hareketle bizi yok etmeye çalışırlar.
Özellikle ABD ve Rusya'nın ortak hareket etmeye başladığı, askerimiz, sınırımız ve ülkemiz güvenliği konusunda risklerin arttığı günümüzde, stratejik yaklaşımımız yeniden gözden geçirilmelidir.