Tahrir’den Taksim’e…
Temel yanlışını Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı olduğu zaman yaptı. Bu yolla attığı her adımda halktan biraz daha uzaklaştı. Her defasında milleti yok kabul etti. ABD'nin AB'nin isteklerini esas kabul etti. Etrafında bulunan ekip onu hep yanlış yönlendirdi. Prof. Dr. Haydar Baş ise her defasında onun yanlışlarını ifade etti. Hiçbir kınamacının kınamasından çekinmeden ikazlarına devam etti. Hükümet ne kadar üzerine gelirse gelsin, ‘yanlış yapıyorsun’ dedi. Hatta 12 Mayısta Aksaray'da Hüseyin bin Ali misali ipinin çekileceğini ikaz etmiş tavsiyelerde bulunmuştu. 18 Mayıs'ta Mersin'de yaptığı konuşmada ise, Tayyip’in tavsiyelerine kulak vermediğini ve işinin bittiğini söylemişti. Bu ikazlar millet zarar görmesin diye yapılmıştı. 1 Haziran itibarıyla Taksim’de başlayan direniş, sonun başlangıcı olmuştur. İlk günden itibaren Tayyip Erdoğan’ın bir baba misali bütün halka sahip çıkması gerekirken maalesef halkı kutuplaştıracak ve ayrıştıracak bir tutum içine girdiği görülmüştür. Arka arkaya yaptığı mitinglerle gerilimi arttırmıştır.
…
Bütün bu süre içerisinde dini duyguları istismar etmeyi de ihmal etmemiştir. Bu yaklaşım bile son derece riskli olmuştur. Israrla camide içki içildiği, başörtülü kadınlara eziyet edildiği, başörtü sorununu dile getirmiştir. Sanki ‘Tayyip istifa’ diyenler hükümet istifa diyenler dine karşı bir tutum içindeymiş algısı oluşturmaya çalışmıştır. AKP döneminde domuz eti kasaplık hayvanlar statüsüne alınmış, zina suç olmaktan çıkartılmış, İzmir Yeni Pazar camisinde olduğu gibi papazlar tarafından ayinler bile tertiplenmiştir. Din dersi kitaplarından ‘Muhammeden Resulullah’ çıkartılmıştır. Bu örnekleri arttırmamız mümkündür. Arap ülkelerine ABD'nin müdahalesi anlamına gelen Arap baharında Tayyip Erdoğan ve hükümet, Hristiyanların yanında yer alarak Müslümana namlu çevirmiştir.
…
Anayasa dâhil her türlü kanun maddesi üzerinde irade ortaya koyan AKP ne hikmetse seçim barajını kaldırmaya yanaşmamıştır. Seçim barajını kaldırmayanlar, halkın iradesine saygıdan bahsedemezler. Bugün halkın % 50 sinin oyunu aldığını iddia eden AKP’nin toplam seçmenin % 26 sının oyunu aldığını biliyor musunuz? İşte seçim barajını kaldırmamalarının esas sebebi budur. Tayyip Erdoğan kendisini destekleyen seçmen sayısına güveniyorsa barajı kaldırmalıdır. Halkın direnişindeki temel sebeplerden bir tanesi de kendi düşüncesinin mecliste temsil edilmemesidir.
…
Bütün bu direniş esnasında CHP durumdan istifade etmeye çalışmıştır. MHP ise Türkiye bir krize sürüklenirken, pusuda yatmayı tercih etmiştir. Hem de sürekli pozisyon değiştirerek. İlk günden yaptığı açıklamayla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: " Taksim Gezi Parkı eylemlerinin arkasında PKK var" demiştir. MHP’nin bu duruşu AKP’nin epeyce elini rahatlatmış olacak ki, Ankara mitinginde Erdoğan, Gezi Parkı olaylarına katılmayan MHP'ye teşekkür etmeyi ihmal etmemiştir.
…
Mısır'da Tahrir meydanında 150 bin kişi toplanıp 'Mübarek istifa' dediğinde, Arap ülkelerinde halk yönetime istifa dediğinde Tayyip Erdoğan'ın 'halkının isteğini yap, istifa et' sözleri hala kulaklarımızda yankılanmaktadır. Bizim milletimiz sabretmesini bilir, uysaldır. Mehmet Akif'in ifadesiyle yumuşak başlıdır; ama uysal koyun değildir. Taksim direnişinin geldiği nokta ortadadır. AKP’nin 11 yıllık icraatından mağdur olan AKP’den ümidini kesen, milyonlar sokaktalar. Özellikle gezi parkına yapılan polis müdahalesinden sonra artık yurdun her yeri Taksim olmuştur. Bu müdahalenin ardından halk yolları kapatmış akın akın Taksime doğru yürümektedir. Yurdun pek çok yerinde aynı görüntüler vardır. Sadece İstanbul’da Taksim meydanına doğru yürüyen insanları topladığımızda milyonlar yapmaktadır. Anayasanın 24. ve 34. maddesine göre gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahip olan milyonlar ‘Tayyip istifa’, ‘hükümet istifa’ diye bağırmaktadır.
Peki, şimdi soruyoruz, Tahrir'deki 150 bin kişi 'Mübarek istifa' dediğinde 'halkının isteğini yap, istifa et' diyen Tayyip Erdoğan, milyonlarca kişi 'Tayyip istifa' derken istifa etmek için daha neyi beklemektedir?