Toplumsal Barış ve Kardeşliğin İstismarı

Toplumsal Barış ve Kardeşliğin İstismarı

Topyekün din anlayışımız yok edilmeye çalışılıyor. Biliyorlar ki bu milletin mayası bozulursa her şeyi bozulur. Biz de biliyoruz ki, maya sağlam kalırsa ne kadar zarar verirlerse versinler, bu millet er geç ayağa kalkar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Son döneme geldiğimizde direkt bu milletin imanına dönük, mayasına dönük saldırılar yapıldığına şahit oluyoruz. Sünnilerde Hz. Muhammed’siz bir din anlayışı; Alevilerde Ali'siz bir alevilik anlayışı aynı merkezin yaptığı bozgun hareketidir. Bu motorsuz bir araba, kalpsiz bir insanın tanıtımına benzetilebilir. İşte oynanan oyun budur.

Daha öncesi var ama biz Yavuz Sultan Selim dönemindeki alevi soykırımından bahsedelim.

Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in üzerine giderken kendine göre bir tedbir alıyor. Şah İsmail’in tarafında yer alabileceğini hesaba katarak 40 bin Aleviyi kılıçtan geçiriyor. (TC.B.O.A. Genel Müdürlüğünce “Mühimme Defteri”leri yayınlanmıştır. Çok sayıda Alevilere ilişkin belge vardır. Atilla Çetin; “Başbakanlık Arşiv Kılavuzu” İst.1979 Kitabında: Kızılbaşlar için özel ciltli gizli kayıtlar vardır ki bunlara “Mühimme-i Mektum” denmektedir.)

İşin bir başka vahim tarafı Yavuz’un yaptığı katliama verilen fetvadır.

Yavuz döneminin Şeyhulislamı Ebussuud efendi fetvasında Kızılbaş topluluğunun topluca öldürülmeleri dine göre helal midir? Bunları öldürenler gazi bu sırada ölenler şehit olur mu? Sorusuna "Kızılbaşların topluca öldürülmesi elbette dinimizce helaldir. Bu en büyük kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliği en ulusudur" cevabını vermektedir. (Erdoğan Aydın. Nizam-ı ÂIem ‘in gayri resmi tarihi. sayfa: 395-396)

Ebussuud efendi bir başka fetvasında, “Peygamber, ‘ehl-i sünnet topluluğunun da içinde bulunduğu yetmiş üç topluluktan yalnız ehl-i sünnet kurtulacak, ötekiler ateşe atılacaktır’ buyurmuştur. Bu Kızılbaş topluluğu o yetmiş üç topluluktan bile değildir. Her birinden biraz kötülük, biraz suç, biraz ortalığı karıştırıcılık almış, kendi inançlarına göre benimsedikleri küfre, sapkınlığa katıp karıştırmış, yeni bir küfür yolu yaratmışlardır. Gün geçtikçe de çoğalmaktadırlar. Şimdiye kadar sürdürdükleri bilinen kötülükleri, suçları konusunda şeriat kuralları gereğince geniş anlamlı yargı şudur: O acımasız kişiler yüce Kur’an’ı, yüce şeriatı, İslam dinini küçümsemekle, şeriat kitaplarını yermekle, ocağa atıp yakmakla, din bilginlerini kendi bilimleri uğruna acımasızca suçlamakla, liderleri (şeyhleri) olan arabozucu kötü kişiyi Tanrı yerine koyup önünde eğilmekle, haram olduğu kesinlikle ortaya konan, dince yasaklanan içkileri üretip içmekle, Ebubekir ve Ömer’e sövmekle kâfir olduklarından başka; Peygamber’e bile kötü sözler söyledikleri ortaya çıktığından, çağlar boyunca gelen bilginlerin ortak konuda birleşen yargıları gereğince katledilmeleri uygun görülmüştür. Suçlulukları konusunda kuşkuya kapılanlar da suçludur.” (M. Ertuğrul Düzdağ: Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İst. 1972,s. 110- 111)

Meselenin günümüzdeki yansımasına bakalım. Oy avcılığına çıkan ve alevilerden destek almak için bildik duygusal manevraları yapan başbakan, Çorum mitinginde Ebusuud efendiden ne kadar gurur duyduğunu ifade etmiştir.

Ardından İkinci Mahmut döneminde alevilere yapılan zulüm toplumsal barışı iyiden iyiye sarsmıştır. Bundan sonraki süreçte aleviler ve sünniler partiler için sadece bir oy kaynağı olarak görülmüştür. Aleviye ve sünniye hizmetten ziyade onların inancını istismar etme söz konusu olmuştur. Alevi olduğunu bile açıklayamayan bir Kılıçdaroğlu profili ile yaptıkları icraatler ile Yezid’i aratmayan başbakan Erdoğan’ın dört dörtlük alevi olduğunu ilan edişi sadece ve sadece basit oy hesapları ile açıklanabilir.

Toplumdaki gelişmeler gelişen teknolojik imkanlarla anında duyulmaktadır. Her ne kadar insanımız balık hafızalı da olsa internetteki arama motorları gelişmeleri sürekli insanımızın gündeminde tutmaktadır.

Haydar hocayı ilk tanıdığım 1985 yılında Ehl-i Beyt’ten bahsetmiş ve İmam Ali için o bir numara demişti. Onu tanıdıkça Ehl-i Beyt’e olan sevgisini ve bağlılığını daha iyi görmüş oldum. Ehl-i Beyt’e olan ihtiyacımızı sürekli olarak gündem ettiğini de gördüm. Ehl-i Beyt külliyatını kaleme alışı bütün birikimini toplum ile paylaşmaya başlaması ise tarihi bir dönüm noktasıdır. 

Allah, Allah! Ne kadar büyük bir servete sahipmişiz de haberimiz yokmuş.

Ehli Beyt sevgisini şiar edinmiş Alevi kardeşlerimizi meğer toplum hiç tanımamış. Bırakın tanımayı din dışı gösterilmiş. Bu zeminde zaman içerisinde İslam toplumu ikiye bölünmüştür. Bu bölünmüşlük dönem dönem atışmalara yol açmıştır. Son dönemde ise, Alevi - Sünni çatışması geniş coğrafyalara taşınmaktadır. Hatta bugüne kadar Sünni din alimi diye geçinen bazı zevat savaş çığırtkanlığı yapmaktadır.

Cadı kazanına döndürülen İslam alemi kaynaklarına yeniden dönmek zorundadır.

Gönüllerden Ehl-i Beyt sevdası hayatımızdan Ehl-i Beyt’in rehberliği çıkınca gelinen nokta işte budur.

İç savaşla kaynayan İslam ülkeleri birliğin adresi Ehl-i Beyt’e gönül vermelidir. 

Nuh’un gemisi olan Ehl-i Beyt’in ölçülerinde buluşmalıdır.

Biz sevgi eksikliği çekiyoruz. Bizim gönüllerimiz sahiplerini aramanın ızdırabını yaşıyor.

Dikkat ediniz, Şura suresi 23 - Mevedded ayeti tek başına İslam âleminin birlik reçetesidir. Burada - (Ey Resul’üm!) De ki: ‘Ben buna karşılık, Ehl-i Beyt’ime sevginizden başka bir ücret istemiyorum! - buyurulmaktadır. Hadisi şerifte ise “Sizi nimetleriyle beslediği için Allah’ı seviniz, Allah sevgisiyle beni seviniz ve benim sevgimle de Ehl-i Beyt’imi seviniz!… “ Tirmizî: 6/316; İbn-i Kesir: 13/7101 denmektedir. 

Bu nasları anlayıp hayatımıza geçirince huzura kavuşmuş olacağız.

Alevi kesim, tevellayı ve teberrayı İslam esaslarının içinde kabul eder. 

Tevella, Allah’ı, Resülünü, Peygamber efendimizin Ehl-i Beytini ve soyunu onların sevdiklerini sevmektir. (Ahzap 56, Şura 23 ayeti hükmünce) teberra ise Allah, Resül ve Ehl-i Beytin  düşmanlarından ve onların sevdiklerinin düşmanlarından yüz çevirmek ve onlardan uzaklaşmaktır. (Ahzap 57 ve Maide 32. Ayetleri mucibince)

Düşünebiliyor musunuz, İslam alemi Allah'ın emri gereği Ehl-i Beyti gereken anlamda sevebilse ayrılıkçı projelerin hükmü ortadan kalkacaktır.

Gelin bu gözle etrafımıza bakalım. 

Ehl-i Beyti yok kabul edenler, Ehl-i Beyt’e sevgi ile hayat bulan Alevileri din dışı kabul edenler, Alevileri her fırsatta eleştirip önderlerini az pahaya satın almaya çalışanlar bir tarafta, Ehl-i Beyti Nuh’un gemisi olarak kabul eden ve Alevileri topluma kabul ettiren Haydar Baş diğer tarafta. 

Haydi, hep birlikte Nuh’un gemisine…

Aksi halde tufan dışarıda kalan herkesi yutacaktır.

Nuh'un oğlu olsanız bile…