Tunceli – Kürdistan – Lazistan
Teröre çözüm adıyla yola çıkan Erdoğan ve hükümeti, ‘çözüm sürecini’ eline yüzüne bulaştırdı.
Kalkmış hukuku yok sayıyorlar; ‘suç ise, biz bunu işleriz’ diyorlar.
Baştan sona yanlışlarla dolu bir süreç bu.
Öncelikle teşhisi yanlış koyuyorlar. ‘Kürt sorunu var’ diyorlar ve Türk milletinin paramparça olma yolunu açıyorlar.
Sağır sultan duydu bunlar duymadı; Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır.
Yaptıkları uygulamalar ile Kürt kardeşlerimizi terörün kucağına itiyorlar. Sanki güneydoğuda, doğu Anadolu bölgesinde bir savaş varmış gibi gösteriyorlar.
Velhasıl, bilerek veya bilmeyerek bölme ve parçalama senaryosunun içinde yer alıyorlar.
Tunceli Köklerine Bugün de Bağlı
Geçtiğimiz günlerde Tunceli’de idim.
Fırat Nehrini oluşturan kollardan birisi Tunceli’deki gözelerden doğan Munzur çayıdır.
Munzur çayının hikâyesini biliyor musunuz?
Munzur baba bir efendinin çobanı. Ağası hacca gitmiştir. Hanıma, ağasının canının helva çektiğini söyler. Ağanın hanımı, Munzur’un istediğini düşünür ve gariban helva yesin diye yapar ve verir. Munzur, erenlerden bir zattır. Helvayı keramet ile ağaya ulaştırır. Vakti geldiğinde ağa hacdan döner. Ziyaretçiler, ağanın elini öpmek isterler. Ağa ise, ‘benim değil, asıl Munzur’un elini öpün’ der. Bunu duyan Munzur, utanır ve hızlıca oradan uzaklaşırken elindeki süt dökülür. Dökülür dökülmesine ama, döküldüğü yerlerde su gözeleri oluşur. İşte Munzur çayının kaynağı bu gözelerdir.
Tunceli evliya nefesinin yoğun olduğu bir ilimiz.
Orada yaşayanlar Ehli Beyt sevdalısı.
Tunceli devletin bölünmez bütünlüğünün yanında.
Ancak, Tuncelili küskün ve kırgın.
Yavuz Sultan Selim’den ve özellikle İkinci Mahmut’tan beri ezilmişler ve ötekileştirilmeye çalışılmışlar.
Bütün bunlara rağmen, devletin yanında ve Türk milletinin bir parçası durumundalar.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yaşayanların diğer bölgelerimizde yaşayanlardan daha farklı bir istekleri yok ki; insanca yaşamak istiyorlar. İş istiyorlar aş istiyorlar.
Anayasada zaten Kürt olsun, diğer etnik unsurlar olsun, bütün Türk milletine eşit haklar verilmiş.
Gel görelim siyaset taraflı davranmış, özellikle ayrımcılık uygulanmış, milletimizin kimyası ile oynanmış.
Erdoğan, Kürdistan, Lazistan
Dün Osmanlının parçalanma sürecinde oynanan oyun bugün de ülkemizde sahnelenmektedir.
Barış adı altında bölücülük yapılıyor.
Sayın başbakan acaba ne yaptığının farkında mı?
"Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır" diyor Erdoğan, diyor da; ortada bırakın güçlü olmayı bir Türkiye bile, bırakmıyorlar.
Güya Osmanlıda Kürdistan varmış, Lazistan varmış. Bundan niye gocunuyorsunuz diyor. Eyvah bölgelerin adı bile konmuş…
CHP safını belirleyemedi, ‘dur bakalım’ diyor. Güç kimdeyse onun yanında yer almanın derdinde.
Meclis içinde kuzu siyaseti yapan MHP, halkın önüne çıktığında aslan kesiliyor.
Seçilmiş milletvekillerinin akillı olmadıklarını kabul edip akilli adam arıyorlar.
Ülkemizde akıl tutulması yaşanıyor.
Zifiri Karanlıklar Aydınlığın Müjdecisidir
Ancak karanlığın en yoğun olduğu zamanlar aydınlığın da müjdecisidir.
Bakın bütün bu olumsuz gelişmeler yaşanırken BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Rusya parlamentosu Duma’da yaptığı konuşmada kendine ait olan Milli Ekonomi Modelini anlatıyor. Bir devrin kapanışını ve yeni bir devrin açılışını müjdeliyor. Rusya meclisinde ‘Yaşasın Türk Milleti’ diye haykırıyor.
Ey millet son söz sende.