Ülkemizde “mankurt”laşma süreci nasıl gerçekleşti
Toplumumuz cinnet geçiriyor. Gün geçmesin ki bir cinayet haberi ile sarsılmayalım. Kadın cinayetleri dur durak bilmiyor. Trafikteki tartışmalar sonucu azımsanmayacak can kayıpları söz konusu. Milletin sosyal dokusu ile oynanınca güven mekanizması ciddi anlamda zarar görmüş durumda. Bu vaziyet cinnetin faturasını daha da arttırıyor.
Toplum içinde güvenilir insan sayısı gittikçe azalıyor. Güvenilir meslek grupları yanlış politikalar ile kan kaybediyor.
Milletimiz alicenaptır. Kendisine yapılan iyilikleri unutmaz. Çocukluk yıllarımızdan hatırlarız. Bırakın tedavi olmayı doktoru görmek bile bizi rahatlatırdı. Günümüz koşullarında artık bu duygular ciddi anlamda zarar gördü. Son olarak Konya’da sağlık çalışanı kardiyolog doktor görevi başında hunharca katledildi. Bu haber bir anda ülkemizi yasa boğdu.
Peki ne oldu da biz bu hallere düştük…
Bunun sebeplerini değişik açılardan ele alabiliriz.
Bir kere hekimlerin toplumdaki imajlarına karşı olumsuz bir çalışma başlatıldı. Doktorlar adeta tu kaka muamelesine tabi tutuldu.
‘Sağlıkta dönüşüm’ adı altında sağlık ticarileştirildi. Performans puanları uygulaması ile az hekim ile çok iş üretme hedeflendi. Bunun ardından hekimler ile hastalar karşı karşıya getirildi.
Hekimler ve sağlık çalışanları kendi başlarına bırakıldı. Gereken güvenlik ve koruma sağlanmadı.
Memleketteki ekonomik kriz vatandaşın dengesini bozdu.
Eğitimdeki örnek insan eksikliği sonucu, vurdulu kırdılı rol modeller ön plana çıktı.
Biriken stres yükü ani parlayan insan tiplerini arttırdı.
Hukukta yaşanan güvensizlik, ahbap çavuş ilişkileri, merkezi otoritenin zayıflaması işin tuzu biberi oldu.
Sağlıkta gelinen son nokta, hastalar hastanelerden randevu alamamaktadır. Hekimlerin can güvenlikleri kalmamıştır. Burada temel soru şudur. Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıkmıştır.
Adeta mankurtlaşmış insan tipinin sayısı her geçen gün artmaktadır.
Mankurt, yani bilinçsiz köle her ne kadar Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bir figür olsa da günümüzde adeta yaşamaktadır. Mankurtlaşma bir sürecin sonunda gerçekleşir; önce başı kazınan ardından başına ıslak bir deve derisi sarılan ve elleri kolları bağlı bir şekilde güneş altında bırakılan kurudukça başı mengene gibi sıkan deri, muhatabına inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Bu kişi artık bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köle olmuştur.
Günümüz koşullarında yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi koşullar insanımızı mankurtlaştırmaktadır.
Batı edebiyatında da bir canavar var, Frankeştayn’ın laboratuvarda oluşturduğu yaratık.
Bu cürmü işleyen insanımızı tanıyamıyoruz. Bu mankurtlar ve canavarlar nereden türediler?
Burada elbette mankurtlaşan insan veya Frankeştayn’ın canavarı suçludur. Ancak asıl suçlu insan tabiatını bozan süreci oluşturanlardır.
Sorunların çözülmesi maalesef temenniler ile olmamaktadır.
Ekonomik sosyal ve siyasi sorunların millet ve devlet menfaatine acilen çözüme kavuşması gerekmektedir.
Bunu çözecek olanlar sorunları göremeyen ve icraatları ile sorunlara sebep olanlar değildir. Hele hele “giderlerse gitsinler” diyerek ev sahibini evden kovma cesaretini gösterenler hiç değildir.
Not: Bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen idrak ettiğimiz mübarek Kurban Bayramınızı kutluyorum. Duamız bu kutsal günler, varbihayalimiz dedirtecek güzel günlerin başlangıcı olsun.