Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek

Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek

Türkiye'nin dört bir yanından yükselen sesler, ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik sıkıntıların boyutunu ve vatandaşların bu durum karşısındaki beklentilerini açıkça ortaya koyuyor. Artan yaşam maliyetleri, yüksek enflasyon oranları ve ekonomik istikrarsızlık, toplumun geniş bir kesimini olumsuz etkiliyor. Emekliler, sabit gelirli aileler, esnaf ve işverenler, mevcut ekonomik koşullar altında giderek artan bir mağduriyet yaşamaktadır.

Vatandaşlarımız, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor; evlerine ekmek götürmenin mücadelesini veriyor. Çarşıda, pazarda boş sepetler dolmuyor; maaşlar, temel ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor. Bu zorluklar, toplumun genelinde bir huzursuzluk yaratmakta, vatandaşlarımız, ekonomik sorunlara ve sosyal problemlere kalıcı çözümler aramaktadır. Güvenlik, insani şartlarda yaşamak, özgürlüklerin korunması gibi temel beklentiler, günümüz Türkiye'sinde yankı bulan çağrılardır.

Ekonomik sıkıntılar sadece vatandaşların günlük yaşamını etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda sosyal ve politik atmosferi de şekillendiriyor. Yerel seçimlerde ve genel seçim atmosferinde, vatandaşlarımızın tercihleri, mevcut ekonomik koşulların bir yansıması olarak görülebilir. Seçmenler, mevcut yönetimden ve muhalefetten umduğu çözümleri bulamamış, alternatif arayışlarına yönelmiştir. Bu çerçevede, vatandaşlarımızın sesine kulak vermek, onların beklentilerini anlamak ve bu beklentilere cevap verecek politikaları geliştirmek, tüm siyasi aktörlerin öncelikli sorumluluğu olmalıdır. Ekonomik sıkıntılara pratik, uygulanabilir ve hızlı çözümler sunmak, yalnızca ekonomik bir zorunluluk değil, aynı zamanda sosyal bir adalet meselesidir.

Türkiye'nin ekonomik krizi, derinlemesine ve çok boyutlu bir sorun olarak karşımızda duruyor. Vatandaşlarımızın çözüm bekleyen çığlıkları, siyasi liderlerin ve politika yapıcıların dikkate alması gereken bir uyarıdır. Ekonomik istikrarın sağlanması, sosyal adaletin tesisi ve vatandaşlarımızın refahının artırılması, ancak gerçekçi, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalarla mümkündür. Bu süreçte, her bir vatandaşımızın sesine kulak vermek ve onların beklentilerini karşılamak, geleceğimizi şekillendirecek en önemli adımdır.
 
Bu ekonomik sorunlar dün olduğu gibi bugünün de konusu. Neden bugün bunları yazıyoruz. Çünkü vatandaş seçim dönemi hatıra gelir, bir şekilde oyu alınır, ardından nadasa bırakılır. Bu ayın sonunda yapılacak yerel seçimler münasebetiyle halkımız yeniden hatırlandı. Özellikle oy deposu olan ev hanımlarımız, emeklilerimiz ve sabit gelirlilerimiz. Şimdi yapılan bu kesime yönelik algı yönetmek ve ağızlarına bir parmak bal çalmak. Ardından olacaklar ‘aynı tas aynı hamam’ kabilindendir. 
Oysa mesele enine boyuna masaya yatırılmalı ve artık kronikleşmiş bu sorunlar çözülmelidir. 
Vatandaş, artan enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı karşısında ezilirken, çözüm arayışları da hız kazanıyor. 

Peki, ekonomideki sorunlar nedir ve vatandaş bu sorunlara karşı ne bekliyor?

Yüksek enflasyon: Yıllık enflasyon şubat ayı TÜİK enflasyon rakamlarına göre %67'yi aşmış durumda. Ancak, gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğu ve ENAG' a göre %122'lere yaklaştığı ifade ediliyor. Bu durum, vatandaşın alım gücünü önemli ölçüde düşürüyor.
Artan işsizlik: İşsizlik oranı resmi olarak %17'ye yakın. Ancak, bu rakamın da gerçeği yansıtmadığı ve gerçek işsizliğin çok daha yüksek olduğu biliniyor.
Hayat pahalılığı: Gıda, giyim, barınma gibi temel ihtiyaçların fiyatları sürekli artıyor. Vatandaş, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.
Vatandaş insanca yaşayabilmek için bu sorunlara karşı tabi olan haklarını istiyor. 
Ekonomide istikrar: Vatandaş, öncelikle ekonomide istikrar ve öngörülebilirlik istiyor. Fiyatların sürekli artmasından ve geleceğe dair belirsizlikten bıkmış durumda.
Alım gücünün artması: Vatandaş, alım gücünün artmasını ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar maaş ve geliri olsun istiyor.
İş imkanlarının artması: Özellikle gençler, işsizlik sorununa çözüm bekliyor. Yeni iş imkanları ve işsizlik sigortasının iyileştirilmesini istiyorlar.
İşte seçim sürecinde seçmene dayatılan denenmiş olan siyasiler ve partileri bu sorunları çözecek liyakatte değiller. 
Bu sorunların köklü çözümü ancak Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projeleri ile mümkündür. Bunu yapabilecek lider BTP Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş ve kadrosudur. Parti programında, ekonomiyi düzeltmeye yönelik birçok somut çözümler yer almaktadır. MEM ile dışa bağımlılıktan kurtularak, kendi kendine yeten bir ekonomi hedeflenmektedir. MEM'in uygulanması ile adil gelir dağılımı gerçekleşecektir. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının yükseltilmesi, yoksullukla mücadele edilmesi gibi konuların çözümü gerçekleşecektir. Tüketim eksenli bir model olan MEM ile vatandaşın alım gücü arttıkça üretim ve istihdam da artacaktır. 

Sonuç olarak seçmeni Bağımsız Türkiye Partisi'ne destek vermeye çağırıyoruz. Yerel seçimler, yerelden genele ülkemiz için bir umut ve kurtuluş kapısı olmalıdır.