Yalancı peygamber misali…
Ankara'nın ortaya koyduğu Suriye politikası tam tamına bir felaket. Uluslararası hükümleri bile kendi düşünceleri doğrultusunda yorumlamaktan çekinmiyorlar. Ekonomik, sosyal, siyasi açıdan ortak çıkarlarımız olan Rusya ile gelinen noktayı görüyor musunuz?
Erdoğan, daha bir hafta önce G20 toplantısında kanka olduğu Putin ile bir anda düşman olma yeteneğini ortaya koymuştur. Bu bize Esad’la olan dostluklarını hatırlattı. Ailece görüşen iki kanka iken bir anda ismini bile değiştirecek kadar düşman olmuştu. Ancak bu defa karşılarına aldıkları Suriye değil.
Ankara bir tek insanımızın burnunun kanamasının, devletin bir kum tanesinin kaybının faturasını ödeyemez. Siyasetçi hak sahibi değildir, sorumluluk sahibidir, aldığı oylarla sorumluluk almayı hak etmiştir. Oysa iktidar ben yaptım oldu duruşu ortaya koyuyor; adeta ağzından çıkan kanun hükmünde hatta hukuk tanımaz hale geldiler.
Bütün bu olanlar batınının menfaatlerine uygun olarak gelişmektedir. Batı, coğrafyamızda kaos istemektedir. Türkiye’nin, İran ve Rusya ile çatışmasını istemektedir. Büyük Ortadoğu Projesinde kendisine engel olabilecek güçleri birbiri ile vuruşturmak istemektedir.
…
Sahip olduğumuz yer altı kaynaklarımıza, yer üstü zenginliklerimize rağmen, ülkemiz insanı, varlık içinde yokluk hayatı yaşamaktadır. Şöyle bir etrafımıza bakalım kredi kartı borcu olmayan kaç kişi gösterebilirsiniz. Bir taraftan devlet borcunun faizini ödeme acziyeti içindeyken, diğer yandan halk bizzat borç batağı içindedir.
Bugün dünyada sosyalizm bitmiştir. Kapitalizmin çarkları arasında sıkışan insanlık can çekişmektedir. Mağdur olan bu insanların gözyaşları yaşadığımız sıkıntının temel göstergesidir. Bu soruna yönelik çözüm üreten tek kişi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız olmuştur. Peki, neden buna rağmen Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli (MEM) ülkemizde uygulanmamaktadır. İşin ilginç yanı her kademeden insanımızla görüştüğünüzde MEM’den haberdar olduğunu görürsünüz. Hatta bunun heyecanını yaşadığını görürsünüz. Ancak gözü topraklarımızda, değerlerimizde, zenginliklerimizde olan güçler algı yönetimi ile MEM’in önünde perde etkisi yapmaktadır.
Asgari ücreti 5 bin TL yapacak olan Haydar hoca devleti sosyal devlet yapacak, millet için dünyayı cennet yapacaktı. Bin TL. sini işveren vermeye devam ederken 4 bin TL sini devlet ödeyecekti.
Bu proje vatandaş arasında karşılık bulunca siyasi partiler yarıştan kopmamak için biz de yaparız diye ilan ettiler. İhale asgari ücreti 1300 yaparım diyen AKP’de kaldı.
1000 TL olan asgari ücretin 1300 TL olması aslında vatandaşın derdine derman değil. Zam, vergi ve cezanın sağanak halinde olduğu ülkemizde 300 TL dişin kovuğunu bile dolduracak değildir. Ancak artacak bu para işverenin dengesini altüst edecektir. Ayakta durma mücadelesi veren, çalıştırdığı insanlara maaş verme gayretinde olan işveren, 300 TL verdiği zaman cebinden 437 TL çıkacaktır. 1300 TL asgari ücretin işverene maliyeti 1933 TL olacaktır. Yetmedi işyerindeki ücret dengesi alt üst olacaktır. İşçi sayısı arttıkça zaten sınırda giden işveren, dengesini kaybedecektir. İşçi çıkartmak veya ürünlerine zam yapmak da çözüm getirmeyecektir.
Milletin derdine derman olacağım diyen AKP hükümeti, yalancı peygamber olan Müseylemetül kezzap misali, bırakın kör gözü açmak, gören gözü kör etmektedir.