Günümüze Işık Tutan Panel

Günümüze Işık Tutan Panel
“Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt ve İslam Dünyasını Kuşatan Fitneler” konulu panel serisinin Gaziantep’teki etkinliği hafta sonu Novotel’de düzenlendi. Vatandaşların yoğun katılımının gözlendiği panelde konuşmacı olarak Op. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu ve İlahiyatçı-Yazar Zeki Garaçoğlu yer aldı. Konuşmasına BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Ehl-i Beyt esastır ve Ehl-i Beyt ile birlik tesis edilir” sözlerini hatırlatarak başlayan Op. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, “Müslümanın Müslümana kırdırıldığı bir Ortadoğu ikliminde yaşıyoruz. Barış adına yapılan anlaşmalar dahi savaşı içeriyor. Bu panellerin günümüz insanının bulanan fikir ve gönül dünyasına, adeta hayat veren nefes olacağına inanıyorum. Çünkü Genel Başkanımız, birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” dedi.
 
‘Dinlerarası diyalog çalışmaları ile gayrimüslimlerin dost edinenler’ konularına Kuran-ı Kerim’de yer alan ayetler ışığında değinen Kepekçi, şunları söyledi: “Gayrimüslimleri dost edinenler ne yazıktır ki, namluyu Müslümanlara doğrultmuşlardır. Ne yazık ki, bütün yapılan yanlış icraatlar İslam adına yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Bu Deccal fitnesinden başka bir şey değildir. Gezi olaylarında sonradan olmadığı ispat edilen camideki boş bira kutusu için yeri göğü inleten Sayın Erdoğan, neden Amerikan askerleri Irak’ta camiye ayakkabı ile girdiklerinde sessiz kaldı?”
 
Doktorasını İmamı Gazali üzerine yapan İlahiyatçı-Yazar Zeki Garaçoğlu ise yanlışların doğru, doğruların yanlış gösterildiği bir dönemden geçtiğimizi hatırlatarak, şöyle konuştu: “Tarih boyunca İslam’a yönelik saldırıların merkezi Hz. Peygamber ve onun Ehl-i Beyt’i olmuştur. Ümmetin gönlünden ve gündeminden uzak tutulmaya çalışılmıştır. Nakşibendilik bir tasavvuf kolu olarak bilinmesine rağmen tasavvuf öğretileri ile ters düşen yanları bulunmaktadır. Nakşibendiliğin temelini Abdulhalik Gucduvani’dir ki, bu şahsa irşad için bir yetki verildiği de bilinmemektedir. Sessiz zikir diye bir zikir çeşidi dinde yoktur. İslam’da Resulullah’ın döneminde namazdan sonra sesli bir şekilde zikir yapıldığı kaynaklarda yer almaktadır. İmamı Rabbani olarak bilinen Ahmet Sirhindi ise temizliği Kur’an Kerim’le sabit olan Ehl-i Beyt’e karşı bir tavır takınarak, Hz. Fatıma’ya Peygamber Efendimiz verilen Fedek hurmalığı konusunda nefsi hareket ettiğini savunmuş ve Kur’an-ı Kerim’de temizliği kesin olan Ehl-i Beyt’e suç isnat ederek büyük bir yanlış yapmıştır.” 

Ehli Beyt’i sevmek farzsa, ona dil uzatan cehennemdedir

Panelde son konuşmacı olarak söz alan Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu ise şunları söyledi: “Hz. Peygamber Efendimiz ümmeti için en çok korktuğu dönem Deccal fitnesinin yaşandığı dönemdir. Deccal cilalayan demektir, kelime kökü budur. Kulluk da zor bir zanaattır. Bizim birinci vazifemiz kulluktur. Bu imtihanın geri dönüşü yoktur. Birazcık çile çekeceğiz. Niçin? Kul olmak için!
 
Ehli Beyt’i burada birkaç saatte anlatmak mümkün değil ama suyun bulandığı yerden pınarın başına doğru gitmek gerekir, o da Peygamber’dir, O’nun sözleri hükümdür. Bütün bu sahte kahramanları bir kenara koyup Cenabı Hakk’ın emrettiği Peygamber Efendimizi ve O’nun Ehl-i Beyt’ini örnek almamız huzura kavuşmamız için şarttır. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’ndeki tebliğinde herkesi şahit tutuyor. Ve ümmetine iki değerli emanet bırakıyor: Bunlar Kur’an Kerim ve Ehl-i Beytimdir, diyor Müslümanlara. Peki, Ehl-i Beyt kim? Ey Ehl-i Beyt! Allah sizen her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler.” (Ahzab, 33). Bu Tathir âyetidir. Bu ayetin gelişinden sonra Peygamber Efendimiz Hz. Fatıma, Hz. Ali ve Hz. Hasan, Hüseyin Efendilerimizi abasının altına alıp, ‘Allah’ım bunlar benim Ehl-i Beytimdir. Bunlardan her türlü pisliği (günahı, suçu) gider ve onları tertemiz kıl’ diyerek dua etmiştir. Abanın altına girmek isteyen Ümmü Seleme annemize ise izin vermemiş, ‘Ey Ümmü Seleme sen hayır üzeresin’ demiştir. Mezhep imamlarımızdan İmam Şafi, ‘Ey Peygamber! Müslümanlara) De ki: Sizden tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma (Ehl-i Beytime) sevgidir’ ayeti gereğince Ehl-i Beyt’i sevmenin farz olduğunu söylemiştir. Gadr-i Hum’da Hz. Muhammed, ‘Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır’ dedi ve İmam Ali’nin ellerini kaldırarak bunu tekrarladı. Ama bunlar, siyaset ve saltanat nedeniyle gizlendi. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş, bütün bu gerçekleri yazmış olduğu Ehl-i Beyt külliyatı ile ortaya çıkarmıştır. Hocamız 220 Sünni ve Şii kaynaktan bunu ortaya çıkardı. Ehl-i Beyt’i bu şekilde yazan tek kişidir Prof. Dr. Haydar Baş, bunun kıymetini bilip bu eserleri okuyalım.”